Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

hayalEt

kadın şehrin sokaklarında başıboş bir rüzgar gibi sürükleniyordu. onu durduracak bir duvar arar gibiydi. nerede bitiyordu bu şehir ve nerede başlıyordu yalnızlık. bu, kadının artık yeryüzünde olmayacağı zamanlarda da bilinmeyecekti. kış geliyordu ve soğuk her köşenin kenarından kurşun gibi vuruyordu kadının yüzüne. kadın aldırmıyordu. ne soğuğa ne de yüreğinde taşıdığı uçuruma. sadece yürümek istiyordu. yürüdükçe karanlık dehlizlerinden çıkabileceğini hayal ediyordu. ama bilmiyordu o dehlizlerinin uçsuz bucaksızlığını. bilmiyordu yüreğindeki uçurumda asırlardır düştüğünü. hiç bir zaman bir çıkış olmadığını.  sonra aniden adam çıkıyordu karşısına. duvarını bulmuş rüzgar gibi kalıyordu karşısında. kafasında hazırlamış olduğu tüm sözcükler uçuyor, aptal bir yeniyetme gibi bir şeyler geveliyordu. ve adam yeniden yoluna devam ediyor, ardına bakmadan kendi gerçekliğine dönüyordu. rüzgarsa orada kala kalıyor. yüreğinin adamın ayak izlerinde sürülüşünde bakışları uzuyordu. gölgeleri uzuyo

karanlıktı yüreğin

gün ışığı düşmedi düştükte bulutlar ellerinden ellerin oldu düş biz aynı ruha sahip iki yabancıydık yabanlarda kaybolduk yapanlarda bozduk yabana attık ışığın andığı günleri yorulduk, yoğunduk, yoksunduk biri birimizde biriken yalnızlıktık yıktık yoktuk

neredesin!

vuslat bu ömre bahşolunmamış özlem neylesin bu fani cismi uyku ölümden beter ayırır aşıkları uykusuzluğa sığınıyorum. zihnim karanlıklara aksın. ruhumun ve zihnimin açlığını bastıramıyorum.  bu bedenin sınırlılığı içinde hapsolmuş, klostrofobik bir çığlıkla saldırıyor görünen yanılsamalara ve ancak bedenin açlığını doyurmaya çalışıyor. oysa beden bir yanılsama, onu doyurmaya çalıştıkça, ruhumu duymaz oluyor zihnim. uzaklaşıyorum kendimden.  bir faniyim sadece, çoğalmak istemiyorum bedenen. kendine benzer olanı yaratmak egonun en dehşet ve acınası tatmini değil de ne? oysa egomun dışına çıkmalıyım. tanrılarla yarışmak değil niyetim. içimde saklıysa bir tanrı, onu bulmalıyım asıl, dinlenmeksizin, duraksız, nefessiz.  hem kendimin klonunu ne yapayım? hele ki diğer yarım yaşamın başka evresinde başıboş gezerken?! diğer yarımın varlığını bildim bileli huzura ermez bir vahşi kesildi benliğim. şiirler sığınak olmuyor, dinlenemez oldu bu ben. onun var olduğunu bilmediğim gaflet

olsan olmasam

var oluşum kıfayetsiz var oluşunda say adımlarımı tökezliyorum şimşeklerine ırak düşündükçe seni unutuşun hazzında kavruluyorum sen bilmiyorsun hadi buz diyarına kaçır beni önce ellerim donsun, dokunmasınlar sana burnum düşsün kokun yabancı kalsın bana topyekün bedenim karlara gömülsün yatmasın ten tene bedeninde ah işte o zaman aşkım zamansızlığında gölgelerin sevişeceğiz alenen var olmayışıma inat kuşatacağım şimşeklerini mavide ömürsüzlüğümüze payeler dizeceğim elbet bileceksin