Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

sevda

gönül nasıl akmasın nasıl sevdalı divane leyla'sını hiç görmemiş  kerem'i bilmemiş bir deli olmasın ah yedi cehennemini yağdır  yar kızgın lavlarını öptüğün yalıYARlarına atıver unutursa bu deli bir anlığına seni sevda dedin yandım  yar gökyüzünü kırmızıya boya hadi ama  doğurma beni yeniden her doğuruşunda aşk büyür taşıyamaz bu deli sonra ne mecnun kalır  ne aslı,  yeryüzü muje'yi konuşur  ne olur gizli kalsın  zaten sevmiş bu deli ve hep sevecek  seni

sendeki ben

sendeki ben ben değil benden içeri inceleyin sendeki ben bir tüy ürpertisi  akşam serinliği çıktığında sıcak bir günün sonunda sendeki ben nasıl bir şey?! şaştım kaldım! bendeki sen mi?! ah hiç sorma!!!

yandım

yar hangi bendirin ince tınısından sızdın sızı oldun inceden ah  bu suretinde gelmeyecektin  yar yaktın gitarın tellerinden sızdın usulca akordeonun tuşlarından dokundun martı kanadında kondun akdeniz meltemi oldun ilkbaharda masmavi gökyüzünde belli belirsiz bulut  bahçemin çimleri  tenime değen yar hangi melodinin aşkından sızdın  sızı oldun delicesine ah  bu suretinde gelme yar yakıyorsun yakacaksın yar

13'ün ölüşü

yine vakti geldi yeryüzüne inişinin dağlanıyor yüreğim, gözlerim ah o geçmişimi unuttuğum şefkatin var olmadı  koynunda hiçliğin kucağında yitirdiğim gül uzakta yalancı bahar dalları on gün sonrasına bırakıyor kanatlarını irinli, nasırlı bedenlerini öpsem, sarmalasam, son kez şarkılara gömüyorum yüzünü gelmeyeceğini bile bile  gelme diyorum inat seninkisi acıyı gönderiyorsun yerine davullar çalınırken sessizce mavilere sığınıyorum  zaman yine de ölmüyor takvimde hala 13 mart 13 ekimle sevişiyor ne yürek kalıyor, ne göz söz acıyor, açıyor karanlığın kapısını gelmesin vakit gelmesin ne olur gelmesin

minik

Resim
tam masadan kalkacağım, o minik çenesini dayıyor ayağıma, o yumuşak tüylü çenesini. bir sıcaklık yayılıyor ayağıma. mıhlanıp kalıyorum.  tüy gibi hafif dayıyor çenesini. ayağımı incitmekten korkar gibi.   neredeyse  her masaya oturuşumda  dayıyor burnunu ayağıma, ve her defasında kala kalıyorum.  biliyor sanki. masadan kalkarsam, gideceğim. nereye gittiğim önemli değil, ondan uzağa bir yön olacak bu.   masanın altından yüzünü görmesem de sadakatle bakan minik koyu kahverengi gözlerini görür gibiyim.  eğilip bakmıyorum. heyecanlanacak öyle yaparsam. ya da minik kafasını kaldıracak hemen, beklentiyle gözlerini gözlerime gömecek.  hiç fark etmemiş gibi hareketsiz oturuyorum. nefes bile almıyorum neredeyse.  gözlerimi kapatıyorum.  sessizlik.  dışarıdan arabalar geçiyor homurtuyla. 

yar

yalıyor kızgın cehennim yalıyar karanlığında yedi denizlerin çekiyor rüzgarın  daha da derine hep derine soru soruyor sanıyor kendini bu deli faniliğinden ziyade patlıyor ciğerleri haykırırken ismini isimsiz olanın ah ah ah aşk  ölümü okşuyor şehvetinde yalın ayak bakirelerin bilmiyor  gece bitmeyecek aydınlığa kavuşmayacak güneş öpüyor yeni tomurcuklanmış şeytanların gizli yerinden gelme diyor sözcükler  sözcüler uyurken bir bir silinirken belleklerden yol açılacak belki bir olmaya  suskunluğa erdiğimizde buz cehennemin kızgın cennetinde unutulacak bellek yok olacak yok kendini yutacak bekliyor bir kuytuda avaz avaz kendini yakmış bir deli cehennem uykusundan uyandırırken şarkılarıyla sirenler yar yalıyardan düşErken gelecek zamansızlık çok yakın belki dünden de evvel