Kayıtlar

Ekim, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

git

karAnlık yutuyor sesini yüzün yüz kez sarılıyor faniliğime de sevda yüzünden yine de gelmiyor ebedi yalanına yaslanmaya yas tutarken kan revan düşlerim  fırtınan parçalıyor, akıtıyor irinini göğünü yitirmiş bu bakır kalbin sakın söyleme gittiğini kapıya üşüşmüş kırlangıçlara tıkırtılarını duyar melek katından kızıl vahşiler vahşetinde sokulurken koynuna dünlerim toprak yutuyor yüreğimi ellerin el oluyor son öpüşümde sen kimdin feryadına sarındığın gölge beni kan revan itelerken cennetine gelen sen miydin yeşil gözlü canavarım mezarıma tükürmeye hadi git ardına bakmadan son kez öldüğümde  nasılsa düşeceğim sevdaya geceden, gebeden, gelenden hadi git gayrı duymasın israfil israf edilmiş ruhları git nasılsa an gelecek kar yağdığında ay yüzlü zebanilere müjdeli nasılsa bekleyecek  ceninden yarattığın bu biçare hadi git

veda

ellerin soğuk nasırların düşüyor yüreğime yoksa ben miydim seni terk eden? sen etmeden evvel doğurduğunda yedi diyara anka pençelerimi musalla taşında sabunu köpürtürken tenine  düğüm olmuş ellerimi çözen saçın mıydı son kez dağlarken şefkatini düşüme kimindi o yeşil kanayacak gözler? yara olan bedenin değil, hadi artık keşkeler saracak isevi zamanları vaktin geldiğinde fısır fısır gölgeler sarmal yeni gelinler susun artık, yeter susun  beyaza kapaklanan taşlar ağır yakıyor gökyüzünü ağıtlarınız hadi anne, ne olur söyle hangi yalan ellerini ısıtır?

anNem

günAh eder gidişine be tatlım bilmez ki gittiğin yer  nasıl da güneş  nasıl da siyah  nasıl da kendini bilmez ah ederim ben de giden güne bilsem de uzundur  yarın bitecek yolum biliyorum, bilmeyeceğim  gün geldiğinde  bekle beni