Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

masal

bir vardın, yok olmadın sende olmadığım kadar unutuşunla unuttum seni bende yalan yalın an yanAn bu aşkın izdüşümü olmayAn bir zamAn düştü zebanilerin gönlüne yanmadan günah ve yakmadan yeni doğan karanlığı al dedim bu beni iadesi geçmiş yalnızlığıma zahiri genzimde cehennem soğukluğu kavuruyor faniliğimi tanrıları bağışladığımız evrende suskunluğumuza kuşanıyoruz çırılçıplak terk-ü beden eylemiş bir yanılsama kalıyor ah ettikçe masumiyet meleklerin tapınmıyor güneşin düşmediği bu cennete çığlık çığlığa lanetine sığınmış nymphaların düşlerini söylüyorlar vardın mı varılmaz olana? bizden yoksun kalmış evrenlere ağıt yaktım sağırlığın kulaklarımda  sana ulaşmayacak şarkıları yeniden yazdım zebanilerin cennetten haykırdı uğruna yeni evrenler yarattığım aşk hiçliğe muğlak kaldı usanmadan sözler ettim, edeceğim, sözler vereceğim gerçekliğe inat masallarda ereceğim düŞen üç elmanın hesabına sen çoğaldıkça hiçliğimden öteye yeniden yazacağım ge

sustun

sustum susma vaktini beş geçiyordu sözcükleri yitirdiğinde aşk tatlı bir karabasan gündüzleri koynuma giriyor bilsen dudağında ruhum çırpınıyor geçmişe sarındıkça tatlı fısıldaşmaların itiraflarımızın sancısını çekiyor dokunduğun tenim yüreğini durduruyor zaman geri çevirmek için laneti sustukça dilim ellerim konuşuyor çığlık çığlığa bulutları biçimlendiriyor hadi sus bu gece zihnimde vakit geçmeden sözcük yitiminde

ötesi

zaman ötesine sarıldık karanlıklarda. bilmiyorduk başlangıcı biterken. yazılarda tüketmek istedin aşkı. henüz vakti değildi sözlerin. biz hiç var olmadı bu evrende. sen ve ben paralel bir düşün noktalarıydık. teğet geçmeyecek ömürlerin bekçisi mum yakar mıydı ölü ruhlarımız için? kesişmedi gecemiz öpüşmedi ölümlerimiz yağmayacak bir ezginin kara bulutuydum uydurduğunda geceyi uyuttuğunda doğmamış yağmuru hep  başka evrenlerin kara habercisiydin aşkım bilirdin bilmediğimi masumiyeti yitik meleklerin yakarışlarını işitmeyecek bir tanrıya adandığını cehennemin karanlıktı seni gördüğüm düş düştüğümde kabusuna öğrenmediğim sabrındı beklememe sebep hangi evren buluştururdu bizi kalsaydım zaman ötesine?

yoksunluğun

aşk hangi zamana düştü yağmur vakti ellerimiz el olduğunda her dönüş düş oldu numarası yitik adrese karınca misali düşenleri yazdım. hani küçücük yüreğime yazdığım kainat esriğinde şiirlerine sığındım. belki yanılsamaydık başka bir fiyatın gönlünde rakamlar çözmeden gizini gülüşünün arşınladığım sesin zamansızlığa sığdı hapsine gönüllüyüm, yeter ki mavi baksın hiddetin vazgeçmedim geçitlerin uçurumundan gel desen dönüp kalacağım aşkın hep düştüğü karanlığa yağmur yağmasın yeter bileceğim