Kayıtlar

Aralık, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

üç

gecenin üçü evini bilsem sokak lamban olurdum şimdi ya da kapı kilidin eve gelişini bekleyen köpeğin ya da pencere önünde saksı çiçeğin bilirdim de ne başını kaldırır ışığımı fark eder ne de anahtarının özlendiğini belki kuyruk sallasam başımı okşardın arada bir ama toprağım kurusa unuturdun su vermeyi gecenin üçü genzindeki yangı olayım yeter...

meyhane

gece aydın iniyor göğe gözlerimde mavi sevda boncuk diziyor ayrılıklara dair bir sen bir ben şarabın son kadehine dalıyor yalnızlığı cehennemin şiirlerde yüreğin geceyi örtüyor sokuluyor koynuma bilmiyorsun. yokluğuna sersefil sarhoşum dilimde bilmediğim bir düş sayıklıyor gelmeyecek dünü hep bir sonrasında bırakıyor anlatısı yok olmuş bu masal hangi evrende vuslat saracak sızıları bilsem dinginleşir mi alın yazım? sorma, gelmiyorum olmadığın cennete

kısır döngü

aşka teslim olmalı şuursuzca. unutmalı geri kalanı. hem de maşuğun ruhu duymadan, deli divane sevmeli. hasretle çoşkunluğa kapılmalı. özlemi tatlı çile atfetmeli. resimlere baka baka hayal kurmalı. mutluluk ille de birlikte olmak değil ya demeli.  ötesine geçip aşkın nesnesinden medet ummadan sevmeli. aşk için sevmeli. sevmek için sevmeli. maşuğu unutmalı. aşka aşık olmalı.  ve hemen ardından duvardan duvara vurmalı kendini. ağlamalı çığlık çığlığa lanetler yağdırmalı karşılıksızlığa. ağıtlar dizmeli kan revan bir yüreğin şerefine. içmeli şuursuzluğa kadar. ve saatlerce telefona bakıp ummalı arar diye. hasrete yenik düşmeli.  sonra da vazgeçmeli. her şeyden vazgeçmeli. yaşanmamışçasına, olmamışçasına yaşama dönmeli. bekleyişlerin beş para etmediğini kabul etmeli. yeni sevdalara fikir kaydırmalı. ve kısa bir an sonra bu fikrine kızmalı. yok olmuyor demeli. ille de maşuk demeli. düşlemeli.   aşka teslim olmalı şuursuzca. 

an

kalabalıklarda kaybolmak dalgalı bir denizin girdabına kapılmak gibidir. bırakırsın kendini akıntıya, köpüklerin arasında bata çıka, kah bir kayaya çarparak, kah suların altında serinliğe kendini vererek suların seni götürdüğü yere sürüklenirsin.  kalabalıkta da bir yandaki sohbete kulakların çarpar, bir başka bakışta asılı kalırsın.  ve gürültü kafandaki çoğu düşünceyi, tasayı alır götürür . alkolün etkisi de tatlı tatlı zihnini sarmaya başlamıştır. kendinden uzaklaşmak için start düğmesine basarsın. benliğini yitirmek istersin, kim olduğunu, geçmişini ve geleceğini, ama en çok da geniş zamanı. herşey şimdide kalsın istersin. zaman sınırlasın istersin. seni ve senden içte olanı sınırlasın.  öncesi olmamıştır, sonrası hiç olmayacaktır. sadece şu an kalır. an.  canın yanmaz artık. 

baş belası

karAnlık gelir anlıksa yar, azınlıksa kar. dize gelir dizelerin yitirdiysem dündeki beni gelmeyecekse yarındaki sen anmamalıyız belli ki binlerce kez düşmüş geceyi. umutsuzluk kokuyorsa dilsizliğim hep sensizliği betimliyorsa dilim anla bu kulun neylemiş zindanları. yüreğinin uçarılığına nispet seni hep sevdim var olmadan çok evvel sen ve ben bizi hangi evrende yitirdiysek! edebilirdiklerde peçesini kaldırır yalAnların. gelemeyeceksen caksa cuksa caka satmaların sesin yankılanır şiirimde kızgınlığım. amAnsız apAnsız gelir an, zamanSızı arşınlarsa anlar kalırım bu sevda başa bela

cücenin aşkı

soğukların başladığı zamanlarda yalan yanlış düşler kurabilirdik, yanılsamalı. olmamış varsayıp, ilk kez yaşayabilirdik geçmişi. ya da aslında vazgeçip hiçbir şeyden, veda edebilirdik gelecek olanlara.   geçmişin acıları geleceğin düşlerini yaralarsa, bil ki, aslında herşeyi sil baştan yok saymak gerek. ah sanrılar!  yürek yaralanmadan, kapılar aralanmadan, alınabilen yolları bilme sakın. fısıldama çığlık çığlığa küçük cehennemini.  kıvranıyor kabuslarım gecenin koynunda.  bizden habersiz bu şaşkın yürek.  karanlıkları yad ediyor. bilmiyor ki, bensizlik yoracak tanrısallığını.   hadi çal yeniden kapımı. açmadığım tüm bulutları satayım eskiciye. hadi çal yine aklımı. kanındaki  beni sana bırakayım. bırakmadıysam soğukların başladığı zamanları.  aslında hiç bir şiir anlatmıyor bu karanlık yolu. almadıkça, aldıkça, açıkça, alçakça, ahmakça.   aslında yeniden yazılabilirdi bütün kitaplar, ve devirilebilirdi arşınlamadığımız ülkeler. yeniden keşfedilebilirdi adını asla duym

yağmur sonrası dağınıklık

güneş tatlı talı ısıtıyor yüzümü. otobüs dolusu insanların önünde düş görüyorum. sağım solum sobe. mutluluk kedi mayışıklığında olmalı. umurumda değil kış gelmiş. bugün güneş açtı. bugünlük yeter bana bu. yarın fırtına kopsun, maya takvimi sona ersin. ersin, ermesin.  ererse, erisin. bütün olsun.  var olmadığımız bir evrenin yasını niye tutalım? "yapamam"lar kuşatıyor aşkı. oysa sadece bu an mevcut. sonrasını kim bilebilir?! güneş alıyor gözümü. duymuyorum kollektif yalnızlıkları. kuşatılmış bir yürek bu. aylardır kendi yalnızlığında geçmişi hergün yeniden kurguluyor. hala umut var bir yerlerde.  duyumsuyor.  yürek ister kadere boyun eğmek. teslim olmak platonik bir sevdaya. umarsızca bekliyor.  belki. bir gün... güneş, kendisinden sadece sekiz ışık yılı ötesinde minik bir organizmayı mutlu ettiğinin farkında değil.  ağıt yakıyor tanrılara. tanrılar benim değil.  kalabalık bir otobüsün ortasında bir düşü sayıklıyorum hala.   kızıl saçlı, yeşil gözlü bir cadıyım,

yağmur

hangi ömür ayırdı bizi vuslat tatlı bir cehennem oldu ağladığında cennetin her gidişin dize getirmezdi yüreğini yak gitsin ateşini yandığında gece, yanıldığında sevgili sönmemiş bir buzulun düşünde her öpüşü deniz olurdu tersiydi sultanım boynum inceydi kılıç darbenize ne de olsa sizin olmamıştı, olmayacaktı yağmur