Kayıtlar

Ocak, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

uçuş

"görüşürüz" demişti kapıdan çıkmadan, kadını dudağından son kez öpmeden evvel. "önümüzdeki bir kaç gün yoğunum ama sonra haberleşiriz".  "tamam" demişti kadın. inanmıştı yine o "görüşürüz"e. sadece bir kaç gün sürecekti ayrılık. sonra yine görüşeceklerdi. kollarını dolayabilecekti bu güçlü adamın boynuna.  her gülümsediğinde adam, nasıl da içi titrerdi kadının. kızdığında gözlerinde çakan o şimşeklere hayrandı.  biliyordu kadın aslında, adam başka kadınların koynunda gezecekti o bir kaç gün. hep yaptığı gibi. ne kadar yoğun olursa olsun aşksız bir gece geçirmesi zordu adamın. o aşkı tek bir kadının karşılayamadığını da hissediyordu. bazen soruyordu diğer kadınları, ama adam anlatmıyordu, o da ısrar etmiyordu. ısrar etse ne olacaktı ki? başka kadınlar onu ilgilendirmiyordu. yeter ki adam sözünde dursun. bir kaç dediğinde, gerçekten bir kaç gün sonra gelsindi yeniden kollarına. ama tutmuyordu adam hiç bir sözünü. birlikte yapacaklarını vaad et

da...

değildi bu beklenen değildi bu bilinen yalnızlığa sarılı kalsın kimse duymadan vazgeçişler harmanlansın her bir yok oluşla çoğalan sancı gelmeyişler baki sana yar olamadı bu fani belli ki anmıyorsan geceleri teninde eriyen kirpikleri. hadi bir kez daha çal ruhunu bir kez daha ölsün zebanilerin baş tacı yarın var olmasın dün düşlere hapis kimse bilmeden imkansızlığın cehennem olsun varsın hiç olsun uğruna aşk varsın hep yansın gelmesin beklenen bilinmesin yeniden bir daha daha da...?

ah sen...

beklemek hakkım değil gelmeyeceksen kapılar ardına kadar açık kalsın anmayacaksan bilmek hakkım değil ezanla fısıldanan bir ismi sevmeyeceksen neyleyeyim bu hayatı... var olmak hakkım değil bu değersiz bedende

müjde

güneş öpüyor gizlice boyundan. ellerim birer uçurtma. ayrı düşüyor sesine. hadi sev artık bu zır deliyi. sayıklıyor yaprakları her bir ağacın. lodos yüreğime dönüyor, yatıştıramıyor içimdeki kaosu. beklediğim aylar mıydı, yıllar mı? kıpırtılarına kapılıyorum gölgelerin. kanadımda deli bir mavi, uzaklara akıyor inceden. günlerdir zil zurna sarhoşum içmediğim halde. gemiler dönüyor kendi eksenindeki sevdaya, karşı kıyıda karga getirecek müjdeyi başka bir ömürde, başka bir dünyada olmalıyım, yoksa gerçek mi?

niye

mavi şimşeklerin ışıldayınca usulca sokulur sesin söylensen bile öyle ansızın içime düşer ki gülüşün şaşarım onca yıl bilmemişim yaşadığımı. anlamsız kalır tüm anlamlar konuştuğunda sen yeniden biçimlenir zaman belli ki başka bir evrende yazıldı yazgımız inkar etsen de sen bendin ben sen bedenlenmeden biz yağmur olur karışırdın denizime bulut olur çıkardım göğüne yeniden karşılaşmanın esrikliğinde birer yabancıyız şimdi belli ki unuttun bu hayatta seni. oysa görür görmez mavi şimşeklerini tanıdım beni şimdi bekliyor bir deniz göğüne hasret sense hala soruyorsun niye niye niye

güvercin ve dev

puslu bir geceydi güvercin düştü kendi kanında yarınsızlığını taşıdığı kanadında beyazsa kabusu kalabalığın içinde soluksuz bir andı son kez attığında yüreği gagasında sonsuz bir cehennem vaad ettiğinde gelecekti sakalı ağarmış o dev ağıtını yakmayacaklardı pençesine dokunduğunda kocaman damarlı elleriyle dev eriyecekti son kalmış buzul düştüğünde kanadına devin gözyaşı puslu bir geceyi bekleyecekti güvercin