kelebek etkisi
kelebek zarifliğinde konuverdin
yapraklarıma bir çiğ tanesi kadar tatlı
peri kızlarıyla sarmaladın yedi denizi
her gülüşünle biraz daha
sen bilmedin de mi devasa duvarını inşa ettin Berlin'e
ki yıkıldığında bir çekiç de ben aldım elime
çin seddine kadar döşedim kelebeklerden bir hare
sadece ellerini öpmek için
gelme artık bir tanem, ben senden uzaklara aşığım
sen sadece tetiktin
Glencoe fırtınalarını, denize sürüklerken
virüs beni çoktan sarmalamış olacak
geç kalacaksın dağları delmeye
var ki, geç kal new forrest atlarına
onlar yine de tüm zarifliğiyle, rüzgarda yelelerini savurarak koşacaklar
mavi çiçeklerden oluşan halının üzerinde
var ki, görmeyi ver bu aşkın gidişatını...
çaresiz bu hastalık, çaresiz bu aşık
maşuksuz da güzel geçmiş
gelecek bulutlar elbet
sevecek kuru kum tanesini, elbet bir gün
şeklin ne ehemmiyeti var?
var ki, bilmeyi ver, benden içeri sen olduğunu...
ben yine bulacağım seni, yine kaybedeceğim,
ve yine yeniden seveceğim sendeki suretini adem'in
gece karanlığında bir kalp hırsızı gibi gidiverecekler, ne fark eder...
benden kalpten daha çok ne var?
gitme diyemem o nedenle
kal da diyemem
bu eller toprağa değdikçe havVa alacak bu aşkı.
biliyorum, geri getiremeyecek
duvarların aşılmaz bir cephe,
Sufiliğe soyunmuş mücahitler
bekleyin
aşk henüz peydahlanmadı bu kuru bedenlerde
kelebek yola çıktı mı, o minik rüzgarıyla kanatlarında
seni bana getirecek elbet
belki 50, bilemedin 5000 yıl sonra...
ne fark eder?
yapraklarıma bir çiğ tanesi kadar tatlı
peri kızlarıyla sarmaladın yedi denizi
her gülüşünle biraz daha
sen bilmedin de mi devasa duvarını inşa ettin Berlin'e
ki yıkıldığında bir çekiç de ben aldım elime
çin seddine kadar döşedim kelebeklerden bir hare
sadece ellerini öpmek için
gelme artık bir tanem, ben senden uzaklara aşığım
sen sadece tetiktin
Glencoe fırtınalarını, denize sürüklerken
virüs beni çoktan sarmalamış olacak
geç kalacaksın dağları delmeye
var ki, geç kal new forrest atlarına
onlar yine de tüm zarifliğiyle, rüzgarda yelelerini savurarak koşacaklar
mavi çiçeklerden oluşan halının üzerinde
var ki, görmeyi ver bu aşkın gidişatını...
çaresiz bu hastalık, çaresiz bu aşık
maşuksuz da güzel geçmiş
gelecek bulutlar elbet
sevecek kuru kum tanesini, elbet bir gün
şeklin ne ehemmiyeti var?
var ki, bilmeyi ver, benden içeri sen olduğunu...
ben yine bulacağım seni, yine kaybedeceğim,
ve yine yeniden seveceğim sendeki suretini adem'in
gece karanlığında bir kalp hırsızı gibi gidiverecekler, ne fark eder...
benden kalpten daha çok ne var?
gitme diyemem o nedenle
kal da diyemem
bu eller toprağa değdikçe havVa alacak bu aşkı.
biliyorum, geri getiremeyecek
duvarların aşılmaz bir cephe,
Sufiliğe soyunmuş mücahitler
bekleyin
aşk henüz peydahlanmadı bu kuru bedenlerde
kelebek yola çıktı mı, o minik rüzgarıyla kanatlarında
seni bana getirecek elbet
belki 50, bilemedin 5000 yıl sonra...
ne fark eder?
Yorumlar