merdiven

basamakların başına geldiginde duraksadı. başını kaldırıp merdivenin sonunu görmeye çalıştı. binlerce basamak gökyüzüne uzanıyor gibiydi. beyaz bulut öbeklerinin arasında son bulan bir merdiven. kendini sonuncu basamakta hayal etti kısa bir an için. sanki coktan varmış da dinlenmeye başlamışçasına oturası vardı daha ilk basamağın başında. ihtiyar bacaklarını yokladı, kanı zar zor pompalayan damarlarını, ağır kalp atışını ve artık hiç geçmeyen yorgunluğu duyumsamamak mümkün değildi. rüzgar çıksa hareket edeceği yönde, belki çıkışını kolaylaştırırdı bu. basamağın soğuk taşına biraz daha yayıldı. serinlik iyi gelmişti. ama yukarı atacağı her adımda ısınacak olan bedenini düşündü. bulut öbeklerinin arasından yüzünü gösteren güneş yakıyordu. yolunun üzerinde ise tek bir gölge bile yoktu. göğsünü tuttu. dayanmalıydı, dayanacaktı. bir trabzan bari olaydı. dayana dayana, ağır ağır çıkardı. yukarı baktıkça sanki basamak sayısı artıyor gibiydi. uçsuz bucaksız bir merdiven uzanıyordu önünde. ve her bir basamağı güçlükle tek tek çıkmak dışında bir olanak da yok gibiydi. kanatlanıp uçup giderse, başkaydı tabii. derin bir nefes aldı. oturduğu yerden doğruldu. gozlerini kıstı, sanki ilk atacağı adım son adımına hemen taşıyacakmış gibi baktı. güçlükle ağır ağır bacağını kaldırdı. bacağındaki damarların katılaştığını hissetti. ayağı bir üst basamağa yerleştirirken çıkan tok sesin, boşalan sinirleri ve ayağının hızla düşmesi nedeniyle olmuştu. düşen ayağına, sonra da henüz adım atmamış olana baktı. diğer ayağını kaldırıp onu ve tüm bedenini sürükleyerek bir üst basmağa çıkardı. yüreğinde bir batma hissetti. tekrar göğsünü tuttu. daha tırmanacak çok basamak vardı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

senden içe

yıllarca