düşmüş melek I

I
"ben miyim o?" incecik bir ses büyük karanlık odanın içinde tınlamıştı. boşluğa düşmüş bir sesti bu, dursuz duraksız da düşmeye mahkumdu, sonsuz boşluğun içinde. 
gözlerini kapadı, bir yanıtın gelmesini beklemiyordu. gelme olasılığı dahi dehşete düşürüyordu. 
"insanlığın binlerce yıldır aklını çelmiş, adına inanılmaz efsanelerin ve kitapların yazıldığı, herkesin korkulu rüyası, kötülüklerin baştan çıkarıcı efendisi, yaradana arszıca meydan okumuş veli nimet bilmez densiz ben miyim?" 
kimsenin duymadığı bu soruyu, içinden çığlıklar atarak sormuştu. yanıtsız kalmasını diledi. yanıt gelseydi, ne yapardı?
bir yandan da bir yanıt gelsin istiyordu. hala çıldırmadığını, yaşadıklarının gerçek olduğunu bildirecek herhangi bir şey. tutunmak istiyordu o gelecek yanıta. 
"insanlığı binlerce yıldır baştan çıkarmış, tanrı'ya pabucunu ters giydirmiş, değişimin devrimle başladığını var oluşun öncesinde görmüş yegane deha da diyebilirsin" diye inledi başka bir ses, tam devam edecekti ki başka, davudi bir ses gürledi: "kendinin farkında olmayan biri dahaaa!"  irkildi, omuzları düştü, sindi. "sence ben bu kadar aciz miyim?!" diye tekrar gürledi ikinci ses. 
"eh, evet! diyecek gibi oldu, kafasını evet anlamında sallayarak. içindeki ses, bu sefer daha da gürleyerek yankılandı kafasında. "sen binlerce yüzyıldır hüküm sürüyorsun da içindeki saflık senin o olduğunu bilmene, bırak başkalarını, sana dahi izin vermiyor. sonra da kalkmış, bana pabucumu ters giydirebildiğini mi sanıyorsun?!" son cümlede beyni patlayacakmış gibiydi.
"ben mi?!"
çığlığı öyle tiz çıkmıştı ki, kendi kulaklarında patladı ses. elleriyle başını tuttu, gözlerini canı acıyana kadar sıkı sıkı kapadı. gözleri görmeyince gerçeğe daha kolay katlanabilecekmiş gibi. başı dönüyordu.
"doğru bildin!", diye gürledi kafasındaki ses yeniden. "melekler ve şeytanlar arasında ezeli kavga sürmeye devam ediyor. melekler diğer melekleri uyandırmaya çalışırken, şeytanlar da mevcut varlıkları kendi taraflarına çekme gayretindeler. sadece uyanmış olanlar görüyor olanı biteni."  
"uyanmış olanlar mı?"
"uyumayanlar. uyku aptallaştırıyor fanileri. senin icadındı uyku. ama herşeyi unuttuğun gibi, bunu da unutmuş olmalısın saflığına yenik düşüp."
"saflığıma yenik düşmek."diye tekrarladı içinden.
"sanıyor musun ki, bana başkaldırdın diye benden çok uzağa düşebildin? hala azıcık da olsa, ben varım senin içinde. ne de olsa ben yarattım seni! istesen de söküp atamazsın beni içinden."
düşünmeye, söylenenleri anlamaya çalışıyordu, ama kafasındaki ses susmuyordu bir türlü.
"ben izin vermediğimde düşünemezsin de! bırak çırpınmayı da kulak ver. vakit geldi."
vakit geldi. bu iki sözcük sanki bir mağaraya bağırlmışçasına tekrar tekrar yankılandı zihninde. vakit gelmişti, bunu anladı. boşluk büyüyordu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

senden içe

yıllarca