yazın bittiği yer

soğumaya başlamıştı artık.
sonbahar kuru yaprakları ve kah esen soğuk rüzgarları, kah yağan yağmurlarıyla ve yazın henüz bitmediğini, yanılıyorsunuz der gibi bir şey olmamışçasına açan güneşiyle çepe çevre sarmıştı yaşamını.

sevmiyordu kışı, çamurlu sokakları, kalın paltoları, üşüyen elleri, gri günleri ...

içinden bir ses kaç git diyordu, güneşli bir ülkeye al başını git! herşeyi bırak ve git!
sonra düşünü kuruyordu soğuk kışların olmadığı bir yaşama alışmanın, yünlü kazakların güveler tarafından yendiği dolapların.

aynı ses ona yıllar geçtikçe, korkak da der olmuştu. sıcak su termosunu kapatırken duyduğu ses kadar detone bir sesti bu. zaman geçtikçe bu sese aldırıış etmemeyi de öğrenir olmuştu.
evet ya, zaman geçiyordu işte, bir şeyler yapmalıydı artık.

kalktı pencereyi kapadı, soğumuştu içerisi. yarın kombiyi kış ayarına getirmeliydi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

senden içe

yıllarca