sınırlarda
bu daracık mekanda ne arıyorum yıllardır? kurtulmaya çalıştıkça daha bir hapsediyorum benliği bu etten duvarların ardına. salt bedensizliğe özlemimden ölümü düşlerim zaman zaman. kendi kendime karar verip yol alacağım ani bir eylem olarak değil, bunu korkaklık olarak atfederim. hayır, zamanı geldiginde çıkacağım yeni bir yolculuk, daha evvel hiç yaşanmamış türden, metafizik bir yolculuk.
cehennem ve cennetin başka diyarlarda olduğunu sananlar, ey kulak verin, beklemeyin başka yaşamları! her gün sırat köprüsünden geçiyor ve bodoslama cehenneme düşüyoruz. zira hepsi burada. cehennemi de cenneti de yasamış bir deliyim ne de olsa. ve gördüklerimi anlatabilecek olsam, tımarhaneye ebediyete değin kapatıldığımın fermanı olurdu.
kim miyim ben? tuhaf bir benlik. adsız. şekilsiz. kısaca: deli! raporunu yemiş bir kıt akıllı. ama sokaktaki deliden farkım maddi, bir bedene sahip bir nesneye odaklanmamış bir deli olmam. bu da beni bambaşka bir boyuta sürüklüyor. korkun benden. ben korkuyorum zira.
şu daracık bedenin ötesine geçtim desem, defalarca, alaca karanlıklarda, güpegündüz vakitlerde, uluorta, utanmadan, sıkılmadan. içimdeki benliği de hatur hutur yedim. hem de gözümün yasına bakmadan.
ama şimdi yeniden o sınırlara hapsolmanın acısını yaşayan bir zombi, bir yarı ölü. kokuşmuş etlerim dökülüyor üzerimden. bir bacağımı ardımdan sürüklüyor, ruhumu yerlerden topluyorum. ama hala bu daracık mekana hapis olmuş bir deliyim.
Yorumlar